25 Mart 2010 Perşembe

uzağa giden kadın

hiç bir kadına sandığın kadar yakın olamazsın. gözlerinin içine bakıp, avuçlarını sıkarken bile çok uzaklara gidebilir bir kadın.
aynı mantıkla aslında o kadar uzaktayken, isterse sana şah damarından bile yakın olma ihtimaline ise hiç aklın ermez.
bloglar arasında dolanırken rastladım ona. yazdıklarının tamamını okumadım (ki neden tüm detayları bir seferde tüketeyim?) ama kendime pek yakın hissettim dilimi.
orda bir kadın var uzakta.
o kadın biraz da benim...
tespit geçtim realite.
ama uyar.
uyar.


* Saçlarımın yasını tutmuyorum. Saçlarım acımıyor. Ama elim çok acıyor! Elimin de yasını tutmuyorum; çünkü her yoksunluk, bir varlığımı fark etmemi sağlıyor. Aslında bendeki SEN’i çıkarmıyorum. SEN’siz, bendeki beni fark ediyorum. Bugün mesela ilk kez bir elim daha olduğunu fark ediyorum: SAĞ! Ve bugün ilk kez benden SEN’i çıkarttığımda geriye kalanlarla yüzleşiyorum; SAĞ!

Fark ediyorum ki yıllarca aradığım ve belki de aramaya bir ömür boyu devam edeceğim bir şey gizli, sol elimle aramızda. Bir dokunuş mesafesi kadar yakınız oysa. Ona ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Düşünüyorum. Öylesine SEN’le doluyum ki başka hiçbir şey düşünemiyorum. Sanki SEN’den başka hiçbir düşünce kan-beyin bariyerimden geçmiyor.. Bu uykusuz geçen kaçıncı gece bilmiyorum. Gün, gecenin koynundan usulca uyanıyor. Güneş, penceremin önünde soyunuyor bana. Sağ elim yumruk oldu; sol zindan içinde. İçim acıyor. Bir ıhlamur kokusu alıyorum. İşte o anda ezan serenat yapmaya başlıyor güneşe. Sağ elim, sol elime dokunuyor. Sağ elim, sol elimi sarıyor. Anneannemin öğrettiği dualar dökülüyor dilimden.. “Kuşluk vaktine ve sükuna erdiğinde geceye yemin ederim ki RAB’bin seni bırakmadı ve sana darılmadı..”

İşte o anda sağ elim haykırdı, sol elime: YALNIZ DEĞİLSİN BEN VARIM!

*Şimdi içtenlikle söyleyin bana: Kar adeta aşk gibi değil mi? Yokken özlersiniz. Varken bir başka olursunuz. İlk başladığında içinizi derin bir tutku ve heyecan kaplar. Kendinizi karın yağışına bırakırsınız. Her şey, her yer kar olmuştur. Bunun bir önemi yoktur. Çünkü sizin dünyanızda en önemli olan şey kardır. Kar bildiği gibi yağar ama siz herşeyi kendiniz için düzenlediğini düşünürsünüz. Yaşantınız eskisi gibi değildir. Değişmiştir. Farklı bir ışık vardır gözlerinizde buna kar büyüsü denir. Girdiğiniz her ortamda sizin kar büyüsüne tutulduğunuzu hissederler. Konuşmanız, duruşunuz değişmiştir. Çünkü sizin bir kar aşkınız vardır.

*A-RA-LIK.. Diye mırıldanıyorum. Kendi kendime. Defalarca.. Defalarca.. Defalarca.. Zihnime damlayan düşüncelere dokunuyorum. Düşüncelerin içindeki düşleri topluyorum. Düşünceleri düşürmüyorum. İçime çekiyorum derin bir solukta tüm yaşanmamış zamanları. Ilık baharları, kavruk yazları, yağmurlu nevbaharları ve insanın içine kaçan kışları.. Tüm zamanları bir solukta içime çekiyorum. Yaşamı tümlüyorum, şimdiki zaman penceresinde. Bakıyorum hayata ılık ılık, tutkulu. Ezber bozan zamanların güneşiyim ben. Bir ıslık gibi çalınır dudaklarımda aşk.. Öpücük! Sesini duyar ruhlar. Usul usul aralık zamanlar başlar..

*
üryanlığı giyinmiş kadın kadar kapalı bir yatakta
küstümden bozma
iki yastık durur
yan yana

aşk ritminin ustaları
bedeni anımsayarak
direnir unutulmaya

gözler okşar
aklın hediyesi hayalden sevgiliyi
kuş bakışı sarılınır yokluğa

dudak mırıldanır
bir aralık gel
sarıl bana
usulca

uyanınca gözler
aşkla
gün ışığının gözleri kamaşır
kaçar,
sığınır perde ardına

aşk aşk atar yürek
"ey zaman, geçme dur biraz! "
dercesine
"tamam da, ne zamana kadar? "
diye sorar zaman.

o vakit
dil,
lal olur
aşk,
sırça bir hayal




http://uzagagidenkadin.blogspot.com/

Hiç yorum yok: