28 Mart 2010 Pazar

çöp adam, fahriyenin pazar mesaisi


ecnebiler sun day diyorlar. tatil günlerinin ışıklı ve sıcak olmasından belki de. pazarları serbest çalışıyorum. Çok sevdiğim bir işim var, çöp karıştırmak! insanların çöpe neler attığınıza inanamazsınız demişti dublör ikileminde murat menteş. bu işi uzun süredir devam ettirdiğimden, çöplerden toplanmış malzemelerin satıldığı çöplük fikrini benden çalmış olmasına çok kızmıştım. olsundu, ben yine de pazarları çöp karıştırma işine devam edecektim. çöp karıştıran adamlara dikkat ettiniz mi hiç? kimseyle gözgöze gelmezler, koyu renk kıyafetler giyerler, genelde gözlerinin hemen üstüne inen bir bere ya da şapka takarlar. onların çöplere giden değerleri korumak adına çalışan kimliklerini gizlemek zorunda kalmış, fahriler olduğuna inanırım. aslında öğretim görevlisi, iş adamı ya da ressam olan bu fahriler akşam eve geldiklerinde bu kıyafetlerini çıkarıp çöp araştırma kıyafetlerini giyerek sokaklara dökülüyorlar belki de.
insanların çöpe neler attıklarına inanamazsınız. saatler, bavullar, çocuk kıyafetleri, makyaj malzemeleri, tablolar... tüketim çağındayız neticede. severek aldığımız her eşyanın da bir ömrü var yaşanan ilişkiler gibi. bir süre sonra ne kadar severek almış olunurlarsa olsunlar çöpü boylayabiliyor hepsi.

bu pazar yürüyüş yaparken karşı kaldırımdaki çöpte gözüme bir kitap ilişti. herkesin bir fetişi olabilir bende de kitap fetişi var. hedefe kitlenmiş olarak karşıya geçtiğimde sevinçten havalara uçtum. torbanın içinde bırakılmış kitaplar, dergiler ve gazeteler tüm isteklerimi okşarcasına duruyorlardı karşımda. hediye kıvamında paketlenmiş beni bekliyorlardı sanki. torbadaki bütün kitapları tek tek karıştırıp bende olan bir kaç tanesi de dahil sırt çantama atıverdim. etrafıma bakınıp yürümeye devam ettim.
fenerbahçeli kardeşlerimin marinasına kadar yürüyüp ilk kuytu yerde kitapları inceleyecektim. sahile indiğimde kaldırımda duran muhteşem bir böcek ilişti gözüme. sırtı kahverengi bu böcek abinin üstünde altın sarısı işlemeler vardı. kral yüzüğü gibiydi. kendi halinde bir çimenin üzerinde güneşlenen kral böceğini kopardığım başka bir çimenle önce daha açık bir yere yürüttüm sonra da üstündeki deseni incelemeye başladım. kafamı çevirdiğimde yanımda dikilen ikiz kardeşler kendimi harikalar diyarında gibi hissetmeme neden oldu. böceği ve sırtındaki deseni onlara da gösterdim. büyük ihtimalle benle yaşıt olan anneleri de tepemizde dikiliyor ve bu böcekle oynayan küçük kız görünümlü kadının seri katil olup olmadığını tartıyordu. kral böceğini daha fazla rahatsız etmemeye karar verip gördüğüm ilk banka çöktüm. ganimetlerimi incelemeye başladığımda yağmur (böceği rahatsız ettiğim için olsa gerek) birden bastırıp beni evime yolladı.
acele etmeden toprak kokusunun tadını çıkararak yürümeye başladım. sun day bana süpriz yapıp toprak kokusu ve yağmur damlalarının halka sesini vermişti.
yolda çöpten nefis bir saat bulmuş bir çöp adama kıskançlıkla baktım.
işimi daha ciddiye almalıydım.

Hiç yorum yok: