25 Ağustos 2010 Çarşamba

Mırıltı Makamı


Kelimeler akarken farklı dilde zamanlara
Gözlerine öykünen mavimsi gecenin loş ışığında
Sanki, etrafta oynayan iki kedinin bitmeyen baharında
Onlar da oynaştılarsa kedi yavruları gibi aralarında
Tarçın kokulu demli caz kıvamında
Sevinçten ve sevişten ağlar tüm pınarlar
İki yavru kedinin bitmez notaları
Mırıltı makamında

21 Ağustos 2010 Cumartesi

psişikten



sigarayı bırakmadım. çünkü paket üzerine koydukları fotoğraflar da dahil "sigara bırakma sebepleri"nin hiçbiri bana mantıklı gelmiyor.

aşık olmayı bıraktım. Türk erkeklerinin bir kadının aşkını hazmedemeyecek geviş getirenler olduğunu anladığımdan beri.

küçük iskender'den


Kadınlar asla unutmaz diye birşey yok...
Kadınlar unutmak zorunda kaldığı her şeyi unutabilir; ama neyi unuttuklarını asla unutmazlar..."

18 Ağustos 2010 Çarşamba

happy

"Life is what happens to you while you're busy making other plans." , catch my eye from the wall.
I am a "desparetly beleive in signs" person. So, start to wait for the meaning of it.
This time life give me some different kind of thing and i loved it. Dont be curious. Its personal. I can say its just like the Great Barrier Reef. Yeah i know i look little mysterious. But sometimes it had to be.

so watch the movie and try to forecast, when i am enjoy to be happy.

5 Ağustos 2010 Perşembe

sözleri beklerken


söz ler...
taşlardan, sopalardan, hıyanetten, cehaletten, biber gazlarından, yeşil sermayeden ve hatta liberalizmden bile daha güçlü aslında değil mi?
ve ben bu sabah metrobüste giderken ilk kez yüzümde gerçek bir gülümsemeyle geçtim köprüden.
her sabah geçtiğim boğaz köprüsünden.

kaç kez geçtim üstünden ey şehr-i istanbul'un boğazı?

ve yine ilk kez bu sabah farkettim ne kadar uzaktan baktığımı boğaza.
tam da hakan'ın 80'lerin başından alıp günümüze getirdiği faşizmin ve ikiyüzlü darbelerin çeşitleri üzerine çeşitlemeli yazısını okurken,
tam da onun kelimelerinde, şuncacık hayatım, bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyorken.
ilk kez ben,
adım her neyse,
fark ettim ki boğaz, mavi-gri, üzerinden gemiler geçen, ışıltılı bir kütle değil
aslında bir akıntıdır.
akmaktadır,
hayat gibi.
ve ben adı bir türlü çağrılmadığından, adını sıklıkla kendine ve insanlara yineleme gereği duyan ben,
hayatın da boğaz gibi akıp gittiğini fark ediverdim.
ne güzel bir aydınlanma anıydı.
seninle uyumak gibi.
sana uyanmak gibi.
sen ne kadar karaysan bir o kadar aydınlıktı sana uyumak,
ki kara'nın düali beyaz değil ışıktı.
adı hiç çağrılmadığından dönüp arkasına bakma adeti olmayan ben, bu sabah öyle baktım ki boğazın sularına, onun aslında akan bir su olduğunu görüverdim ve herkes önce bana sonra boğazda ne gördüğüme baktı metrobüste.
benim dünkü halim gibi, göremediler onlar da aktığını.

söz ler...
doğru kullanıldığında, bir çok kilidi aynı anda açan anahtarlar aslında değil mi? dört yandan saldıran kapitalizm düzeninin, kurşun askerlerinin, beynimize çektiği tüm kapıların kilitlerini açıyorlar. uyuşuklukları çözüyorlar.
sen de öyle güçlü söz ler gibisin. beklemekten vazgeçtiğim o anda gelerek, sadece gelmedin. avuçlarından kaçıp gitmek üzere olan beni, tekrar bana çevirdin.
bu her sabah uyanmak kadar zor ve büyük bir devrimdi. bilemezsin.

sözler, iki taraflı aynalar gibi aslında.
sen söylediğinde kendi gördüğün kısmını anlatıyorsun da, karşındaki belki sadece kendini görüyor o aynada.
bilemiyorsun.
ben, daha önce hiç çağrılmamış, çağrılmamayı kendine yediremediğini kimseye söyleyememiş adım her neyse,
ilk defa,
bu boğaz gibi akan hayatımda ilk defa
aramda bir ayna değil cam olduğunu anlayıp kullandım sözlerimi,
ve arada hiç bir şey olmaksızın ellerimi, dudaklarımı, tenimi, heyecandan titrememi.
ve sen gelerek sadece gelmedin istanbula,
beni de bana verdin.
iyi ki geldin .

2 Ağustos 2010 Pazartesi

bakalım



her aşk öldürmektir biraz
aşık olduğun ben'i
sen de
öldür bakalım
ölürü var mı
bu aşkın sevgili



1 Ağustos 2010 Pazar

dileyiş

dilin neler söyleyecek sevgili?
neyin tadı ucundaki?
hangi bakla?
hangi akla?
hangi?
bir ucundan diğerine
kaç fersahtır sözlerin?
bana sorma
bakışlarım lal
sözcüklerim ama
tüm efendi görünen şapkalı harflere inat
kalbim sus
pus
yapabilirsen
bu puslu cümleyi
uzat
dilini
dile gel
dile
dileğimi