19 Ağustos 2009 Çarşamba

buselik makamına



aşk sozsuza kadar surmez. bunu uzatmanin yolu yordamı da bir mecaza asik olmaktir belki de.
belki de.
siyah elbise ve keçi kuyrukla mecazen düşündüm bugün. leylayla biraz dolaştık. leyladan geçme yolundan, ilk mecazi aşk sapağına dönmüş, ilahi aşka inanabilmek için güneşli havalardan vazgeçmiştim. mevsim aslında bahardı, pervanelerin ateşe yanma zamanı!
ne gam. majörler tükenmişti. güneşli havalarda da bu minörler pek bir gam'sız oluyordu mirim. kanıyordum. aşk için söylenen sözlere.
bütün yollar ozanın buselik makamına çıkıyordu.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

eşkisözlüktenseçki :Danny Boyle

valla bir zamanın ingiliz yönetmeni(m) fakat, karşıma çıksa derim ki, bak danny, ikidir bana ters gidiyosun, bi kere çıkar lugatından şu milyon kelimesini. nerede o vacuuming completely nude in paradise, nerede bi nightwatch, bi strumpet, nerede o trainspotting, derim. mekan, zaman, altmetin ne olursa olsun, danny derim, ola ki iki aşık çokça badireden sonra kavuşursa, sonunda seyircin aşk ve para gibi iki yalanla derin uykuya dalarsa, bir filmin sonu ve hatta başı, ortası slumdog millionairedeki gibi tel sarar kızım tel sarar klişeyse, o yönetmen benden değildir, not anymore! (döndüm mike leigh'ye doğru, açtım ellerimi)

oscar sonrası: aldın payını, koştur tayını

miniminibirbukdonmuştupenceremekonmuştu


mecnun'dum Leyla'mı buldum. Leyla benim miniminiçıtıpıtıbeyazbukum. ekranının ufaklığı biraz yorucu, internetten de sesi sanki biraz az veriyor; ama o kadar hafif ve o haliyle o kadar çok iş görüyor ki, en azından bugün Leyla'yı söğüt ağacından bile daha çok seviyorum.

http://fizy.com/s/101n0d

leyloş'la son zamanlarda takıldığımız ingiliz yönetmenleri araştırıyoruz biraz... dany boyle'u biliyoruz bir de mike leigh çıkıyor karşımıza. düz devam ediyoruz.

11 Ağustos 2009 Salı

mı acaba?

tanjant kelimesi, lé tangent adıyla meşhur olmuş fransız asıllı ralli pilotunun kendine has sürüş tekniğinin adıdır. bu teknikle fransız pilot co-pilot kabininden arabayı kullanabilmektedir. bu nedenle tekniğin adına tanjant,co-pilot kabininden arabayı kullanan kişiye de co-tanjant denmektedir. bu durumda fransız asıllı pilotun tadı "le tangent" olsa da yarış boyunca co-tanjant olarak adlandırılacaktır.
buna da paradoks denecektir

deep note: her yarışta bir jant dağıldığından, tangent kelimesi zamanla tan-jant şeklini almıştır

kendikendime

her sabah fark ediyorum ki tabiat ana sütlü kahve rengime biraz daha süt tozu katmış. tatil havasında yada kendisinde olmayan kimse yok an(a)kara'da.
bense aklı yeşilde kalmış, boğazı düğümlenmiş mor elbisemle ve kırmızı ayakkabılarımla görevdeyim.
çalışıyorum koşturuyorum. yanında çalıştığım aile bana serezli çiftini hatırlatıyor. ağustosa rağmen ankarada mutluyum. ofisi seviyorum aydınlık, çiçekler var, simge var, simgenin çaldığı müzikler var. benim bilgisayarın allahı var mesela. çok iyi çalışıyor ama devamlı uğulduyor.
simgenin başı ağrıyor uğultusundan.
"uçak motorlarına kuş kaçtığını duymuştum da bilgisayar kasasına uçak kaçtığı aklıma gelmemişti" diyorum... gülüyoruz. akşamüstü sonunda işlerden nefes alıp bakkala kaçıp dondurma filan yiyoruz.
kırmızı ayakkabılarımın bugün sihirli olduğunu fark ediyorum. acaba hangi gece? yıldız tozu döküldü üstüne diye düşünüyorum. mesela, bir türlü bulunamayan ses kayıt cihazlarını buluyor çaptığı çekmecelerde. akşam kayseri kent turizmi ararken fark ediyorum ki otobüs firması çalışanlarını da büyülüyor. adamlar yüzüme bakmıyorlar. ayakkabılarla konuşuyorlar, ama ben söylediklerinden bir şey anlamıyorum. elimi sallıyorum bana baksınlar diye. sonra vazgeçip ayakkabıların tarifi aldığını umuyorum. gerçekten yanyana duran üç firmadan doğru olana sokup beni, tabelasız mabelasız bileti aldırıyor.
yaa bu arada yarın, bendeniz kayseri yolcusuyum. kayseriliyim ama şimdiye kadar hiç görmedim. madem kayseri'de iş çıkmış toprağımı göreyim dedim. gidiyorum.
geleceğim...


derkenar
toprağım çağırmış beni
gel demiş başı'ma artık ol'dun
atlayıp gidecekmişim kent'ime
kendimi bulacakmışım öyle demiş rüyamda bana kendim
ve daha bugün konuştuğum kelebennk olsa tam da burada şöyle dermiş:
"ki sen bana kentim kadar ve hatta kendim kadar uzaksın"

kafan dağılınca

gerçek

kabuğunda yenen yemekler vardır mesela. mısır gibi. severim. yersin haşlanmış mısırı koçanında, sonra ona sarar atarsın. hı?

büyümek ve şapka

bir de biber dolmanın, zeytinyağlı yada kıymalı ayrımı dışında; üstüne domates yada kendi parçasından bir kapak yapılması ayrımı vardır. ki ben bu durumda şapka şeklindeki kısmı tutup kaldırdığım için dolmayı, domates harcamak istemeyen teyzemde yemek için çıldırırdım.
artık pişirirken domatesli de seviyorum. üstüne kekik filan koyuyorum. biber dolmaya başlamadan önce kızarmış ekmeğin arasına alıp hoop. sonra devam ediyorsun.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

@şk.

@-şık olmak parfüm sıkmak gibidir. siner üstüne insanın.
eğleniyorsan, yaptıklarından mutluysan, bırakırsın kendini akıntıya. sudan çıkarsın ama kuruduktan sonra bile fark edersin ki üstünde hala kokusu var. birbirine karışmış ve sinmişsin.. 2nizin yarattığı o sinerji, o elektrik, o yıldız tozları, o güneşin yanağını okşaması, o hormonlar, o nefesler , kalp atışları...her ne ise, fresh bir parfümün tatlı kokusu gibi siner üstüne. iyi hissedersin kendini.@şk'tır. tabiat ana parfüm olarak kullanır.

Shekespeare'den

Bazen

Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

WILLIAM SHAKESPEARE

7 Ağustos 2009 Cuma

Mevlana'dan

Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünür gülistan olursun
Diken düşünür dikenlik olursun

3 Ağustos 2009 Pazartesi

evrenin haritasından doğaçlama...

Güneş ne hale getiriyorsa geceyi, o hale getirir aşk insanı.
Perdeyi kapatsan da uyumak için, güneş doğar, bekleyemez.
Hem dönen sensin, O değil.
Saklanmak neye, nereye ki?
O'ndan gelip O'na giderken...


hayat kocaman... hı?? evren gibi
dalga boyu bir nevi... biniyorsun, gidiyorsun. nereye istersen. şimdi uyu, ben sana yarın anlatırım...
bazı şarkılar dinle sen bu arada. bazı insanlar sev. bazı nefesler al, böyle derin kokulu tatlı nefesler... sonra bi'tanesini tut içinden, ama bana söyleme.
ben bilmeye çalışayım, her nefesten sonra olduğu gibi göz göze gelelim ve "bildim bildim" diyelim.
neyse geçer bu da. Nasılsa geçmesiyle meşhurdur bu hayat.

kocaman ama.hı?

günün sözü:

insan, evrendeki en iyi iletkendir.