17 Nisan 2010 Cumartesi

nisan masalı


The Doors - People Are Strange .mp3
Found at bee mp3 search engine


tekerleme

camdan dışarı baktı. hava kararsız; ağlamakla, aldırmamak arasında. sigara paketine uzandı. 5 sigarası kalmış. son kalan 5 lirasına aldığı 3 liralık birayı markete iade edip, sigara alsam diye düşündü. laptopın sağ alt köşesindeki saate kaydı gözü. market bu saatte kapanmıştır.
uzun zamandır saat takmayı bıraktı. her yana zamanı hatırlatacak numaralar koyduklarından ve insanlar zamanı merak etmeyi unutmaya başladıklarından beridir. laptop'a bakınca saatlerdir dönen şarkıyı fark etti. ne kadardır dönüyor acaba? infected mushroom, people are strange çalıyor.
kaç dakikadır? kaç saattir? kaç nisandır?
şarkıyı mırıldanmaya başladı. 23 nisan'da geliyorlarmış bronx'a. çocuk bayramı. daha bugün gördü konser afişini, istiklal'e indiğinde. süpriz yapıp gelen, uzun zamandır görmediğin, beklenmedik bir arkadaş gibi. bir an çocuklar gibi sevindi.
kaç paradır acaba? ayakkabıları yırtık. yağmur başlamak üzere. her 23 nisanda hava hep böyle kararsızdır. evdeki diğer bozuklukları birleştirip bakkala gitse iyi olacak. yoksa bu yırtık ayakkabılar kesin su alacak.
bir sigara yaktı. cama baktı.
yağmur yağmaya başladı.
arap kızı anlattı;

masal

nisan,
ne yapacağı belirsiz bir kız çocuğu kadar kararsız
sevgisizliğinden değil
güneşe bile güvenemediğinden belki
aniden vuracakmış gibi sanki karanlık yağmurları...
makinalı tüfekler gibi tararken yağmur
erken kesilmiş saçlarını
dudakları,
henüz yazılmamış bir mektup zarfı kadar kapalı
susuşu karşılıksız bıraktığından değil
susamışlığıydı belki de
sözcüklere sığdıramadığı anlamları
ve böyle zamanlarda ardına bakmadan kaçardı



-kelebekler yağmurda uçamazlar küçük kız
kal burda
geçsin şu nisan saçmalığı-


nisan
savaşın en karanlık günlerinde
bir askeri bekleyen genç kız kadar yalnız
ordusu vurulurken
yenilirken
geri çekilirken bile olsa
yolu geçerse diye şehrinden
yağmurları, kaçırılmış trenlere uğurladı




-ve aylardan nisandı
gökten yağan mermiler gibi yağmuru bekliyordum
cephede, mermi seslerine inat
şarkılar söylüyordum kulağına
inanıyordum ki duyuyordun beni

tüm bu dikbaşlılığım
dere misali akan boynundan
vaftiz edilirken
siper olduğum göğsüne
ve can verirken o çamur deryasında,
kız kelebeği, nisan
avuçlarımda yine senin yanakların
aklımda senin narin ellerin vardı
aylardan nisandı.

yağmurlar kelebek kanatlarına sığmazlar küçük kız
kal avuçlarımda
geçsin şu insan saçmalığı-


yağmur başladı

kaçmalısın sen de benimle!
insanların öldürüldüğü hiçbir savaş
bizim olamaz anladın mı?

Hiç yorum yok: