28 Kasım 2009 Cumartesi

great escape

her kurban bayramında, aynı şeyi beklerim .
kendi çocuğunu kurban etmesin diye, tanrının, gökten beyaz kanatlarıyla kurbanlık getiren melek gönderdiği fikrini kabul etsek bile, ben burada hiç suçu olmadığı halde, insanla tanrısı arasında kalmış bu kurban'ların tarafını tutarım. kaçan bir boğa'nın peşindekilere çektirdiği eziyeti seyretmekten oldukça keyif alırım. iplerini koparıp kaçan boğalar, kendilerine engel olmaya çalışan bir kaç kişiyi boynuzladıktan sonra şehrin sokaklarını birbirine katarlar.
işte ben o boğaları çok severim. sonunda yakalanacaklardır bilirim. zira iki bacaklıların, tüfekleri vardır, bıçakları vardır, arabaları vardır ve acımasızlardır ki en büyük silahlarıdır bu, ve buna rağmen her bayram ısrarla kaçan boğaların saatler boyu o iki bacaklılara yaptıklarından zevk almamı engellemez.

ne kadar kaçarsa kaçsın, ne kadar şaşırtırsa şaşırtsın, bütün boğalar, eninde sonunda yakalanırlar. ama yakalanana kadar da o iki bacaklıların burunlarından fitil fitil getirirler işte!

daha dün great escape'i seyretmişken, idare edin psikolojimi... ama böylesi yakalanma anlarının sonunda, inanmak isterim ki; kim bilir belki bir yerlerde, haber bültenlerinde bahsedilmeyen, kaçmış ve yakalamamış boğalar vardır.

işte belki de onlar, kendi aralarında örgütlenip, bir kurban bayramında, bayram namazını müteakiben saldırır ve tüm arkadaşlarını kurtarırlar.

kim bilir?

Hiç yorum yok: