9 Ocak 2010 Cumartesi

kesir



acılarıma
boşalmayı bilmeyen kadınlar misali iç çeken
görmek bilmez âmâlar çetesi gözlerin!
tepeleme sözlerle doldurduğun
kalp doyurmaz aşklarınla
doydu mu?

o sancılar ki
sen yürürken titrek bacaklı rüyalarına
çıkmaz sabahlarımın
çıkılmaz gecelerine uzanan adamların
hiç sevmemiş koyunlarında
akıllarında söylenmemiş sözlerin ağırlığı
yeni ölmüş bir bebek kadar ağladılar
duydun mu?

boğazı henüz kesilmiş bir aşıktan kanayarak
kırmızı
malboro dumanlarına sarılmış anılarımı öperken filtrelerinde
perşembesi olmayan bir çarşamba gecesi kadar ümitsizce
soyunacak ve sevişecek
daima göremeyeceksin
ersiz kalan kadınlığımın
sıfatlardan soyulmuş çıplaklığını
yoruldun mu?

geçerken
hiç gelmeyecek otobüslerin
acılar ve hazlar şehrinden
satılmamış biletleri kadar açığa alınmıştı ağlamaların
ağlamadığını sanan erkeklerin
ayaklanmış uçurumlarında yankılanan bir devrimdi olanlar
ve tüm devrimler doğarken
kadınların çığlıklarıyla yıkandı
peki şimdi
duruldun mu?

aksini söylesen de
artık ne sen geleceksin
ne ben bekleyeceğim

sabaha karşı ayyaşların kalpsizliklerini kustuğu
buluşacağımız kaldırım taşı da
gözpınarlarının ayaklarına bağlanmış ve atılmıştır boğaza

akıp giden hayat misali basit şiirlerin
boğazına takılan
alengirli bir küfürdür yazdıklarım
okudun mu?

Hiç yorum yok: