16 Haziran 2009 Salı

çay.king express

,arapkızının baktığı camın dışında... yağmur yağıyor, anne içgüdüm soruyor; "ıslandı mı acaba?" huzursuz oluyor. annelik huzursuzluk değil mi zaten?
her köşede son kullanma tarihleri geçmiş ananas konserveleri, bom boş tüm kutular...
ananaslar? yoklar... ben, kutulara, üzerinde Arap bir kızın resimleri olan kutular bana bakıyorlar.
bir anahtarın, kilitte çevriliş sesi gibi duyuyorum boğazımı kitleyen düğümü. AĞLAMA!malıyım. HUZURSUZ! diye kızıyorum kendikendikendikendime...
bir mayıs geçti, içimdeki huzursuz bana “belki bir yerlerde hala son kullanma tarihi birmayıs olan konservelerden bulabilirsin” diyor. bi’ ümit!
açıkmaviketenadidaslarımı giyip merdivenlerden hızla inmeye başlıyorum. dönüyorum, dönüyorum... sanki boş bir konserve kutusunda dönen bir ananas olmuşum. sokak kapısı her zamankinden daha ağır. içinden geçip gitmek istiyorum. Gök GÜRlüyor. koşuyorum, koşuyorum...yağmur delirmiş gibi yağıyor, ben delirmiş gibi koşuyorum. koşarak yüzdedoksanımı atmak istiyorum. kuruyup kalmak. kurumak ama (artık)ağlamamak…
Bir nisandan beri verdiğim on kilo göz"yaşlarım"dı. kimseye söylemiyorum. (bazen kendikendikendikendime bile ) hemence.cik İnkar ediyorum. hatırladığım zamanlarda
vücudumdaki tüm hayat suyunu terlemek istiyorum. ağlamamak için. koşuyorum nefes nefese. mağaza vitrinlerini geçiyorum. vitrinlerden birinde seni seçiyorum. california dreamin’ çalıyor. başkası seçmiş seni. yanında sarı saçlı, hem güneş gözlüklü hem yağmurluklu bir kadın. nefessiz kalıyorum. gözlüksüz ve yağmurluksuz bir ben, deliymişçesine yağan yağmurda mavi keten adidaslarımla delirmişcesine sevenlar ve dahi elevenlar geçiyorum. nereye koştuğumu farketmeden sadece koşuyorum. o kadar çok koşunca, koşmak kaçmak oluyor. ananas konservelerine mi koşuyorum, yoksa onlardan kaçıyor muyum? bilmiyorum. koşmaktan başka hiçbirşey bilmiyorum. deliler gibiyim. gökten deliler gibi bi' 'yağmur yağıyor. aklımı yağmalıyor. yağmalanmış aklımla takılıp yere kapaklanıyorum. takıldığım ananas konservesi kupkuru topraktan bana bakıyor. kalkıp bir tekme savuruyorum. sokak kedileri kaçışıyorlar. martılar kahkahalar atıyorlar kaçışan kedilere. içimi çekiyorum içimden. ellerimi içime sokarmışcasına cebime sokup, yürüyüp gidiyorum...

Hiç yorum yok: