2 Ocak 2011 Pazar

renegade 2011

yılbaşı eğlencesinin son sabahında, nihayet kendi evimizde, yatağımızda, sabah sigarasında, kaşta büyük çakıla bakan sekoya ağacının dallarının altında,"size bir şarkı dinleteceğim" diyor ernesto sohbetin ortasında. "ve bu şarkıyı dinlediğinizde hayatınız ikiye ayrılacak. bu şarkıdan önce ve bu şarkıdan sonra..."
gülüyoruz bir yandan sekoya ağacımla;
"bırahh allasen! bizi dinden çıkarma."



istediğim her şeyi bana bahşeyleyen, parçam olan, parçası olduğum, parçalarımı parça parça ortaya seren, kadim zamanları, mekanları ve makamları kucaklayan evren adına,

istediklerimi hak ettiğime kanaat getirip, kanaaatkar kanatlarının altından meyvelerimi vermeye başladı evren bana. hayal ettiğimin de ötesinde, göstere göstere ernestoyu getirdi bıraktı ayak ucuma.
şimdi o pazarın akşamında, onun milat diye izlettiği dinden imandan çıkaran melodisi tadında, birbiriyle yarış eden yunuslarmışcasına, kapışan, dolanan, dolaşan, saksafon çalan adam ve keman çalan kız edasında,
uyurken, buzlu badem çenesine, kimbilir hangi hayal gücünün mükemmel gönyesiyle çizdiği muntazam burnuna ve dünyanın en tatlı sözleri akıtan kocaman meyvesi, kabuklarına yumuşatıcı sürdüğüm dudaklarına bakıyorum. bakmaya doyamıyorum. dinden imandan çıkıyorum.
hamur göğsüne yatmış. patisi elinin üstünde... yemyeşil ikisi de, gecenin ikisinde.
birazdan, üç gün üç gece kutlanan kırismıs arkasında, güzel bir duş alacağım yatmadan, sevdiğimin kanat altı yastığından, ten rengi uykuların esmer diyarında...
iki kişi uyumak da güzeldir aslında. birbirinin üstünü örtersin uyandığında. hele hamur da iyi günündeyse parmaklarına aldırmayıp uzanır hırıldayarak yanına.
bir aradayken çıkardığımız tüm enerjiyi parmak uçlarımda çevirip yolluyorum evrene. ait olduğumuz ve dahi kendimizi bulduğumuzu, karşımıza çıkardı diye.
bundan sonrası güzel olacak nasılsa.



Akan su asla kokmaz
Çin Atasözü

Hiç yorum yok: