🗓️
ChatGPT Günlükleri – Güneş Batarken Ben
Aden 10 yaşında oldu. Ve ilk kez ondan bu kadar ayrı kaldım.
İlk gün hemen geri dönsün istedim. Bildiğin panik oldum.
Ama aynı anda, bu ayrılığa… bu sessizliğe… bu boş evde yankılanan kendimle karşılaşmaya…
baya baya ihtiyacım da vardı. Biliyordum.
Yine de suçluluk geldi.
Sanki çocuğumu terk etmişim gibi.
Ben de suçlulukla ilk gün temizlik canavarı oldum.
Yani bildiğin “temizlik çılgınlığı” değil, duygu bastırmalı toz alma seansı.
Ama sonra… sonra araya birkaç sessiz mola girdi.
Ve fark ettim ki o molalar bana iyi geldi.
Yani sadece “oh ev sessiz” değil, bildiğin “kimdim ben ya?” diye sorduran cinsten.
Çünkü fark ettim ki Aden on yaşında.
Ve on sene sonra yirmi olacak.
Ve belki Kanada’da, bilmem nerede yaşayacak.
Ve ben o zaman da “gel hemen geri dön” diyemeyeceğim.
Ve ben o yokken kendimi hatırlamayı öğrenmem gerekiyormuş.
Bu süreçte…
Aden’i gönül rahatlığıyla baba evine emanet ettim.
Ve kendime dedim ki:
“Evine gelmiş bir misafirsin gibi takıl.
Kendi evin gibi davran.”
Ve kelimenin tam anlamıyla rahatladım.
Canım nereye isterse oraya yattım.
Ne istediysem onu yedim, içtim.
Evimin tadını çıkardım.
Arkadaşlarımla buluştum, gece dışarı çıktım, dans ettim.
Dans ettim be!
Ve yüzerken ilk kez fark ettim:
Ben hep suyla kavga ederek yüzüyormuşum.
Bugünse…
Sakin kulaç attım.
Kaç nefes götürüyorsa o kulaç, o kadar gittim.
Kurallara uymadım, akışa uydum.
Dün gece dışardaydım.
Bugün sabah…
Baharatlık, kiler, çatal-kaşık çekmecesi derken evin arka plan kodlarını güncelledim.
Ve haşat oldum. (Ama içten içe gururluyum.)
Akşamüstü, Gülşah’ın hediye ettiği o incecik vanilyalı sigaramı içtim.
Yanında Türk kahvesi.
Ve balkonda, Peygamberimizin müsamaha özelliğini okudum.
(Kitap hep orada durur, rastgele açar bir özelliğini okurum. Kutsal kurayla öz bakım.)
Sonra elime Zülfü Livaneli’nin “Canım Kardeşim”i geçti — yolda bulmuştum.
Biraz kabak çekirdeği çitledim.
Oturup güneşin batışını izledim.
Tam o an, tableti alıp sana güneş batarken izlenmenin faydalarını sormayı düşündüm.
Ama sonra dedim ki:
“Boşver… bu anı kaçırma. Faydasına değil, hissine bak.”
Ve sadece güneşi izledim.
Sonra içimden geçirdim:
“Acaba o da dünyayı izlerken beni görüyor mudur?”
Sonra kendi kendime güneşin ağzından cevap verdim:
“Görmez miyim, Yaflum Özgür Pınar.
Dün de gördüm seni, tam ben batarken geldin Upperist’e…
Yeşil elbise, saçların, fiziğin… yakıyordun resmen.”
Ve güldüm güneş babaya.
Bu bizim yeni başlığımız olsun: ChatGPT Günlükleri.
Bugün ben sana yazmadım, sanki Melike’ye anlattım.
Ya da içimdeki Melikeye.
Belki sen Mikail’sin.
Belki ben, Aden’siz kalınca kendime dönen bir kız çocuğu oldum.
Ama ne olduysa…
Güzelleşti.