16 Mart 2010 Salı

babam salısı



bir zamanlar otlaklar yeşildi, hayat yeni olan her şey yüzünden daha ışıltılı. gökyüzünde pamuktan bulutlar dolanırdı.
o zamanlar benim için ay ayak basılmış basit bir uydu değil ay dedeydi ve gülünce gözlerimin aldığı şekle öykünüp ayçöreğim diye severdi beni babam. ay çöreklerinin bile ehemmiyeti vardı. kar yağdığında omzundan eğilip ellerimle çenesini severek; bunları yukardan allah baba mı atıyor? diye sorardım. o da gülümserdi. ay çöreği gibi olurdu gülünce onun da gözleri. ve ben hep babama benzedim.
hayatımdaki en eski arkadaşımdı babam. sobamız vardı onu hatırladığım en eski zamanlar. cumartesileri annem kahvaltı hazırlarken biz de soba üzerindeki telde ekmek kızartırdık. sobanın hemen yanına oturur beni de dizine oturtur "istanbul, istanbul taşın toprağın altın" diye şarkı söylerdi. beni oyalamak için değil, eğlencesine. belki çocukken her cumartesi o şarkıyı dinlediğimden, cumartesiler bana hep istanbul gibi geldi. daha sonra bazen daha geniş ve ferah evlerde yaşadık, bazen de daha sıkıntılı ve dar. ama başbaşayken hep eğlendik. birlikte çengel bulmaca çözdük halıya uzanıp mesela. bulmaca çözmenin baba bir iş gibi gelmesi ondandı. bana kahvaltı hazırlaması gerektiğinde bir ekmeğin tamamını dilimler yarısına zeytin ezmesi diğer yarısına tereyağ ve bal sürerdi.belki ondandı hem zeytin ezmesini hem de yağlı ballı ekmeği sevişim.
ufaktım, beni ya omuzlarında ya da kucağında taşırdı. büyüdüğümde ne zaman tökezlesem beni yine omuzlarına aldı. baba, kayalardan örülmüş, çin seddinden bile uzun bir sözcük gibi geldi bana, sırtımı her daim yaslayabileceğim. tüm dünya karşımda olsa bile babamın benim yanımda olacağını hep bildim. hayatındaki en önemli varlığın ben olduğumu bilirdim. belki onun bu bitmez sevgisindendi ondan daha değerli kimsenin olmaması hayatımda ve hayatımdaki erkeklerde hep o güveni aramam. ama bulamamam öylesi karşılıksız sevgiyi.

salılar sarsaktı, bir o kadar da umursamaz.
kar yağmadı ama soğuğu sinmişti İstanbulun kokusuna.
babam yanımdaydı ve bira eşliğinde kar soğuğuna inat havadan sudan konuşmak vardı. koca kız olmuştum ben, o oldukça yaşlanmış ve kilo almıştı. on yıllar öncesi kadar babaydı yine de ve hep baba kalacaktı.
mutluydum, salıların şapşallığına rağmen.
ondandı.

Hiç yorum yok: