3 Eylül 2024 Salı

Yine Yeni Yeniden

 


Yaşanan bazı şeyler vardır. Yaşarken ne olduğunu anlamazsın. Bu sayfayı yazarken başkaları için yazdığımı sanırken yollar sonra kendime yazdığımı fark etmem gibi.

Bazı dostluklar vardır. On yıl görüşmeyip tekrar karşılaştığında hiç ayrı kalmamış gibi kalındığı yerden devam edilir.

Bugün akşam Yang'i gezdirirken, 

hayatımda 3.kez 

peygamber devesi gördüm. 

Bahçenin duvarında,

Sokak lambası ışığında

Dans ediyor gibiydi

Durdurdum köpeğimi

Telefonun kamerasını açıp bir fotoğraf çektim

Sonra videoyu açıp çekmeye başladım

Yaptığım şeyden rahatsız oldu

Duvardan aşağı indi ben kaydetmeye devam ederken

Kafasını çevirip üçgen kafasıyla bana baktı

Kameraya bakıp

Hayırdır arkadaşım neyi çekiyorsun der gibiydi

Gezinti sırasında o hep aklımdaydı

Dönüşte yolumu o duvardan geçirdim

Onu gördüm aynı yerdeydi

Tam o sırada karşıdan gelen bir köpeğe yol vermek için karşıya geçtim

Sahibiyle selamlaşırken sesimi duyup kaçmış

Oturdum Peygamber Develerini araştırdım. Satışı yasaklanmış haberlerini gördüm. Peygamber devesi neden satılsın ki? dedim içimden. 

Özellikle canlı yem olarak çekirge, unkurdu gibi canlıları avlayıp yemesini izlemesi aşırı keyifli.

demişti satış ilanlarının birinde.

Sembol kitaplarında birşey bulamayınca chatgptye sordum.


"Peygamber devesi" adı verilen böcek, birçok kültürde farklı sembolik anlamlar taşır. Genel olarak, peygamber devesi meditasyon, sabır, dikkat ve maneviyatla ilişkilendirilir. Böceğin duruşu ve hareketleri, sükunet, sessizlik ve gözlem yapma yeteneği ile özdeşleştirilir. Ayrıca, avını yakalamak için uzun süre hareketsiz kalabilmesi, sabrı ve stratejik düşünmeyi temsil eder.


Bazı kültürlerde ise peygamber devesi, manevi rehberlik veya ilahi bir mesajın sembolü olarak görülür. Bu nedenle, bu böceğin görünümü genellikle bir uyanış veya farkındalık işareti olarak yorumlanır.

dedi hazreti chatgpt. 

Hayatta tesadüf olmadığına inanan ben, peygamber deveme isim bile koydum. Lilith. O artık benim hayvanımdı:)

Aynı buraya ilk taşındığımda gördüğüm arı kuşum gibi.

Hayatta tesadüf yoktu ve peygamber devesiyle bekle diyordu bana hayat. 

Sabırla avını, doğru anı bekle.

Çok dolgun sinekler, solucanlar, kurtçuklar olabilir.

En büyük çekirgeyi alacaksın bekle.

Bu kendime anlatılması gereken bir şeydi.

Kaç yaşındaki kendim okuyorum bunu bilmiyorum ama bu sayfaya en son 10 yıl önce yazmışım.

Yani artık 50sindeyim.

İstanbulun en iyi ve en yakışıklı Djyiyle evlendim :)

Aynen Fg Radyoya girip bakıp en iyisini alıp çıktım diyebilirsiniz :)

Dünyalar tatlısı bir kızımız, manyak bir kedimiz, yalak siyah labradorumuzla bahçe katı evimizde sıradan bir hayatımız var.

Ben bir süre çanta boyadım sattım, bir süre eğitim ve seanslar yaptım. Yaşam Koçluğu, Aile Dizimleri ve gördüm ki İnsanların Dünyadan haberleri yok. Değişimin dışardan geleceğini sanıp dışarda aradıkları için de sürekli arayıştalar.

O alana da aynı Fgye girdiğim gibi girdim. Kendi alanımı, karmalarımı temizledim, hediyelerimi aldım ve çıktım. 

Talep var ama ...

Kim bilir o yolları aynı hevesle yürür müyüm? diye fısıldıyor kulağıma Ebru Gündeş

 Ne o çıldırdığım aile dizimi, ne innerspeak, ne sarkaç... Başkasıyla uğraşasım pek yok.

Benden böyle bir beklenti de yok zaten Dişi kuş olarak yuvayla ilgileniyorum.

Altan haftanın  günü sabah 4e kadar çalışıyor.

Yani Dj kocaylayız diye o klüp senin bu konser benim gezmedik, koyduk çocuğu icabında :)

Gayet Domestik bir anne hayatı yaşıyorum.

Çanta boyarken, ilaç şirketinde müdür olmuş bir arkadaşım benle ay pek domestik olmuşsun şekerim diye dalga geçmişti de üzülmüştüm.

Şimdi şöyle düşünüyorum. Amaaan domestiğim arkadaş var mı :)

İyi ki de öyle.

Saçma sapan bir şirkette dört duvar arasında daracık kıyafetler topuklularla takılmaktansa, Yangin bokunu toplamayı tercih ederim.

Yaş 50 (18 de son 5 senedir 50 diyorum)

Kilo 50

Aile ferdi sayısı 5

15 Eylülde girilecek enerji 5

Ne alaka demeyin sayılarla dans eden kadınım ben alışırsınız buna da.

Altan filmi açtı

Şeftalisini yemeye bile başladı.

Tekrar yazıcam.

Baylarsize

11 Şubat 2011 Cuma

uyanmak

ilişkiden uyanmak, uzun bir hastalıktan iyileşmek gibi. biraz mahmurluk var sanki üstünde, ama dinlenmiş, dinç, güçlü hissediyorsun kendini... her şarkı senin için çalıyor, yüzünde sebepsiz mutlu bir gülümseme, dudak ucun her daim sağa yatık ve emin ol ayrılığa dair eğlenceli şarkılar aşka dair olanlardan fazla.

27 Ocak 2011 Perşembe

en içindeki
en sarhoş
en doymak bilmez halinle severim seni sevgili
sen de üşüme sokul yanıma uyu hadi
çok horlama ama
ne beni
ne kendini

15 Ocak 2011 Cumartesi

galata

sıralarda oturmuş öğrenciler misali
dersin bitmesini bekleyen binalar arasında
halice yukardan sakince bakar
kız kulesinden hallice galata

14 Ocak 2011 Cuma

durdurulamaz emir megafonda

info : araba : BMW 5.40 guzergah : Bebek, Hisarustu, Etiler, Levent
arabadaki herkes ayik, icki veya baska birsey yok ;)



abi, bu arabada olup, durdurulamaz emir megafonla polis memuruna, "memuurr" diye bağırırken, gülmekten katılmak istedim. kaç kere izleyeceksiniz bilmiyorum da, beni çok eğlendirdi. seviyorum sizi. :)

12 Ocak 2011 Çarşamba

2 Ocak 2011 Pazar

renegade 2011

yılbaşı eğlencesinin son sabahında, nihayet kendi evimizde, yatağımızda, sabah sigarasında, kaşta büyük çakıla bakan sekoya ağacının dallarının altında,"size bir şarkı dinleteceğim" diyor ernesto sohbetin ortasında. "ve bu şarkıyı dinlediğinizde hayatınız ikiye ayrılacak. bu şarkıdan önce ve bu şarkıdan sonra..."
gülüyoruz bir yandan sekoya ağacımla;
"bırahh allasen! bizi dinden çıkarma."



istediğim her şeyi bana bahşeyleyen, parçam olan, parçası olduğum, parçalarımı parça parça ortaya seren, kadim zamanları, mekanları ve makamları kucaklayan evren adına,

istediklerimi hak ettiğime kanaat getirip, kanaaatkar kanatlarının altından meyvelerimi vermeye başladı evren bana. hayal ettiğimin de ötesinde, göstere göstere ernestoyu getirdi bıraktı ayak ucuma.
şimdi o pazarın akşamında, onun milat diye izlettiği dinden imandan çıkaran melodisi tadında, birbiriyle yarış eden yunuslarmışcasına, kapışan, dolanan, dolaşan, saksafon çalan adam ve keman çalan kız edasında,
uyurken, buzlu badem çenesine, kimbilir hangi hayal gücünün mükemmel gönyesiyle çizdiği muntazam burnuna ve dünyanın en tatlı sözleri akıtan kocaman meyvesi, kabuklarına yumuşatıcı sürdüğüm dudaklarına bakıyorum. bakmaya doyamıyorum. dinden imandan çıkıyorum.
hamur göğsüne yatmış. patisi elinin üstünde... yemyeşil ikisi de, gecenin ikisinde.
birazdan, üç gün üç gece kutlanan kırismıs arkasında, güzel bir duş alacağım yatmadan, sevdiğimin kanat altı yastığından, ten rengi uykuların esmer diyarında...
iki kişi uyumak da güzeldir aslında. birbirinin üstünü örtersin uyandığında. hele hamur da iyi günündeyse parmaklarına aldırmayıp uzanır hırıldayarak yanına.
bir aradayken çıkardığımız tüm enerjiyi parmak uçlarımda çevirip yolluyorum evrene. ait olduğumuz ve dahi kendimizi bulduğumuzu, karşımıza çıkardı diye.
bundan sonrası güzel olacak nasılsa.



Akan su asla kokmaz
Çin Atasözü

27 Aralık 2010 Pazartesi

cingıl cingıl



görkemle volki bana bu videoyu seyrettirme gafletine düştüler. önümüzdeki bir ay durmaksızın izlemek ve dinlemek istemiyorsanız göstermeyin kardeşim bana böyle şeyler :)